Güney Afrika Cumhuriyeti
Cape Town’u anlatmaya başlamadan önce biraz ülkenin genelinden bahsetmek istiyorum. Güney Afrika Cumhuriyeti adından da anlaşılacağı gibi Afrika kıtasının güneyinde bulunuyor. Ülkenin Botsvana, Zimbabve, Mozambik, Esvatini ve Namibya’ya sınırı var. Tam karşısında ise güney kutbu var. Ama hayır Güney Afrika’dan Güney Kutbu’na tur düzenlenmiyor ?
Güney Afrika Cumhuriyet’i parçalara ayrılmış durumda; yürütme başkenti Pretoria, yasama başkenti Cape Town, yargı başkenti Bloemfontein olmak üzere üç başkenti var. Ülke bağımsızlığını kazanmış kazanmasına ama hiçbir şeyde ortak karar çıkmasın ve ülke asla ilerleyemesin diye iyice bölmüşler..
Tarihini kabaca anlatacak olursak; bölge 19.yy’dan itibaren önce Hollandalıların daha sonra da İngiliz sömürgeci güçlerinin hakimiyeti altına girmiş. Ondan sonra da halkı türlü eziyete şahit olmuş..
Apartheid
2.Dünya Savaşı’nın ardından ülkedeki hakim sömürgeci güçler Apartheid dönemini başlatmış. Bu dönemde ülkede, iki sınıflı, siyahların haklarını kısıtlayan bir toplum yapısı oluşturulmuş. Örneğin yerleşim yerlerinde beyazlar ile siyahlar arasında sınırlar çizilmiş ve bu sayede siyahlar, beyazlardan ayrılmış. Siyahların sağlık ve eğitim hakları ellerinden alınmış. Ve tüm bu kurallar anayasayla yasalaştırılmış. Ülke 1960’lı yıllarda ciddi bir ekonomik kalkınma yaşamış. Ülke önemli miktarda dış yatırım almış ve pek çok fabrika açılmış. Ancak yatırımlardan elde edilen kazanç, uygulanan politikalar nedeniyle sadece beyazlar için kullanılmış ve ayrıca maaş dağılımlarında ciddi farklılıklar ortaya çıkmış.
Uygulanan bu adaletsiz politikalar zamanla siyahların ayaklanmasına neden olmuş, Ayaklanmalar ilk olarak 1970’li yıllarda başlamış ve uzun yıllar artarak devam etmiş. Ve nihayetinde 1994’de Nelson Mandela, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyahi başkanı olarak devlet başkanı makamına seçilmiş ve Apartheid dönemi kapanmış.
Nelson Mandela, özgürlük mücadelesi sırasında tutuklanarak 27 yıl hapis yatmış. Onun ve arkadaşlarının tutulduğu ceza evi Cape Town’da Robben adasında bulunuyor ve şimdilerde müze olarak kullanılıyor. Gittiğinizde bu hapishaneyi ziyaret edebilirsiniz.
Mandela hayatının 27 yılını hapishanede geçirmesine rağmen son derece barışçıl politikalara sahip bir adammış. O dönemde yükselen şiddet çok ciddi kayıplara neden olabilecekken onun sayesinde durmuş. Mandela mücadeleyi, daha fazla can kaybı olmadan demokratik bir mücadele haline getirmiş. Olayların en şiddetli olduğu dönemde, tüm halk onun ağzından çıkacak bir emri beklerken o, halkından yaşananları affetmelerini istemiş. Ve halkı da onun sözünü dinlemiş..
Şöyle demiş Mandela;
“Özgür olmak zincirlerinden kurtulmaktan ibaret değildir. Başkalarının özgürlüklerine saygı duyacak ve onları yükseltecek şekilde yaşamaktır.”
Şimdi gelelim Cape Town’a:
Cape Town Güvenli mi?
Cape Town’a gitmeden önce kime sorsak bizi dikkatli olmamız konusunda uyardı. Aman kimseyle konuşmayın diyenler, hava kararmadan otele dönün, kaçırılırsınız, bıçaklanırsınız diyenler, asla yürümeyin sadece taksiye binin diyenler ve daha neler neler.. Açıkçası biz pek inanmadık çünkü maalesef dünyada İstanbul’u böyle tarif eden bir çok insan var. Fakat Cape Town’a gittiğimizde otelden, taksicilere, garsonlardan, yerel halka kadar kime sorduysak ‘evet burası tehlikelidir, 5 dakikalık mesafe için bile taksiye binmeniz daha iyi olur’ dedi.
Aslında o kadar korkunç görünmese de biz uyarıları ciddiye aldık ve Waterfront dışında özellikle geceleri sokaklarda pek yürümedik.
Vize gerekli mi?
Hayır, Güney Afrika Cumhuriyeti için vize gerekmiyor.
Hava durumu nasıl?
Afrika kıtası olunca orada kış olduğunu bildiğimiz halde yanımıza kalın şeyler almadık. Ama iyi yapmamışız çünkü kış, bildiğimiz kış çıktı ? Oradan kazak ve mont almak zorunda kaldık!! Cape Town Güney Yarım Kürede ve biz o sırada ne yaşıyorsak onlar bunun tam tersini yaşıyor.. Ziyaret etmek için en güzel aylar: Ocak-Şubat ve Mart
Nereleri Gezelim?
Cape Town’da gezecek sayısız yer, sayısız lezzet ve sayısız manzara var. Kısa kısa mutlaka görmeniz gereken yerleri sayarak başlıyorum.
Waterfront
Hem Masa dağına hem de Atlantik okuyanusu manzarasına karşı keyifle ve güvenle takılabileceğiniz güzel restoran ve dükkanlarla dolu bir liman.
Roadtrip
Cape Town muhteşem manzaralara sahip bir şehir ancak mesafeler birbirine çok uzak bu yüzden hepsini gezmek için araba kiralayabilirsiniz, tur satın alabilirsiniz veya hop on hop of otobüslerle gezebilirsiniz. Bunu havalı bir şekilde yapmak isterseniz Cape Cobra Hire’dan eski klasik bir araba kiralayın! Bu yolculukta mutlaka görülmesi gereken yerleri aşağıda sıralıyorum.
1-Boulders Bay Penguin Colony & Simon’s Town
Burası bir penguen koyu! Cape Town’da penguenlerin yaşaması aslında doğal bir durum değil. Burada penguenler ilk olarak 90’lı yıllarda görülmeye başlamış. Zamanla sayıları binleri bulmuş. Buraya güney kutbundan gelmişler ama nasıl gelmişler, neden gelmişler tam olarak bilen yok. Ben üşüdükleri için geldiklerini düşünüyorum çünkü sürekli bir şeylerin altına girip ısınmaya çalışıyorlardı. ? Penguenler plajın olduğu kasabada bizdeki kediler kadar serbest dolaşıyorlar ve her yerden çıkabiliyorlar. Park yerlerinde ‘arabanızın altında penguen olabilir çalıştırmadan önce kontrol edin’ şeklinde uyarılar var. Bana pek yüz vermediler ama kim bilir uslu bir şirin olursanız onlarla yüzme fırsatı bile yakalayabilirsiniz!
2-Camps Bay
Hava güzelse, yüzmeye değilse bile plajda yürüyüş yapmaya gelebilirsiniz. Masa Dağı manzaralı sahil boyunca kafe ve barlar sizi bekliyor.
3-Champsman Peak:
Burası dünyanın en güzel manzaralı otoyolu olabilir mi? Bilemiyoruz! Çünkü bizim gittiğimiz gün yola tepelerden bir kaya düşmüş, görmedik ☹
4-Ümit Burnu:
Burası Cape Yarımadası’nın güneydeki en uç noktası! Bu noktanın Afrika’nın en güney noktası olduğu sanılıyor ama kıtanın aslında gerçek güney ucu Ümit Burnu’nun güneydoğusundaki Agulhas Burnu’ymuş. Ümit burnu en uç nokta olmasa da mutlaka gidip görün muhteşem bir manzara sizi bekliyor! Saçı uzun olanlar için söylüyorum, giderken yanınıza toka alın, bana dua edeceksiniz?
5-Muizenberg
Köpek balığı olmadığı zamanlarda surf yapılan renkli kabinlerle dolu bir plaj.. Burada surf yapacaksanız üzerinde ‘Be Shark Smart’ yazan tabelalarda yazan talimatları okumayı unutmayın!
Masa Dağı/Table Mountain
Cape Town’a gidip Masa Dağ’ına çıkmadan dönemezsiniz. Dağa teleferik yardımı ile çıkabileceğiniz gibi dağcılık aktivitelerini seviyorsanız rehberler eşliğinde dağa tırmanabilirsiniz. Dağın tepesine çıktığınızda bulutların içinden geçerek güzel bir yürüyüş yapabilir, manzaraya karşı kafede bir şeyler içebilirsiniz.
Sea Point
Caddebostan sahili kafası her yerde bisiklete binen, koşan veya piknik yapan insanları görebileceğiniz, Signal Hill Manzaralı muhteşem sahil!
Boo Kaap
Bu rengarenk sokakların olduğu semt, içerisinde sanat galerileri olan hipster diyebileceğimiz bir Müslüman mahallesi. Ancak biraz tehlikeli, kaldığımız oteldeki görevliler bizi gitmeden önce çok uyardı. Söylediklerine göre turist bir kadın bıçaklanmış, yanınızda lokal biri olmadan asla gitmeyin dedi.
Kristenboch Botanik Bahçeleri
Lion’s Head
Şarap Rotası
Afrika deyince insanın aklına ilk olarak şarap gelmiyor ama Cape Town için şarap cennetti diyebiliriz. İngiliz ve Hollandalı sömürgeciler Cape Town’un ılıman iklim koşullarını fırsata çevirmeyi bilmiş ve her yere şarap bağları kurmuş. Cape Town’un biraz dışında Toskana ve Provence ile kapışacak şarap bağları var. Bu bağların büyük çoğunluğu Stellenbosch ve Franschhoek adlı 2 kasaba etrafında bulunuyor. Bunları tren turlarıyla veya araba kiralayarak gezebilirsiniz. Bu bağların hemen her birinde piknik yapmak için özel alanlar bulunuyor önceden arayıp rezervasyon yaparsanız sizin için piknik sepeti hazırlayabiliyorlar.
En çok beğendiğimiz bağlar:
Babylonstoren
Boschendal Wine Estate
Delaire Graff Estate
Ne yemeli Ne içmeli?
Waterfront:
Yer önerisi yapmayacağım ama Waterfront’ta gözünüze güzel görünen bir yerde mutlaka fish and chips yiyin.
Salsify:
Cape Town’da her yerde bir füzyon mutfağı çılgınlığı var. Dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da bu restoranlar hem çok pahalı hem de insanı açlıkla sınıyor:) Cape Town’da bu tarz restoranların en ünlüsü The Taste Kitchen, gidebilmek için 1-2 ay önceden rezervasyon yapmanız gerekiyor. Biz Salsify’ı tercih ettik, Salsify, Taste Kitchen’dan ayrılan öğrenciler tarafından açılmış. Hem yemekler çok lezzetliydi hem de mekan çok güzeldi. Yine de ne kadar lezzetli olursa olsun her şey sadece bir lokmaydı:) Şahsen füzyon mutfağı beni biraz sinirlendiriyor ?
Round table
Fish and chips eşliğinde Masa dağı manzarasına doyabileceğiniz harika bir restoran! Burası benim favorim oldu!
Mama Afrika
Ben çok tavsiye etmiyorum zira çok turistik bir yer ama yine de köpek balığı, deve kuşu, timsah veya solucan gibi şeyleri denemek isterseniz bu restoranda bulabilirsiniz. Bunların dışında normal yemekler de var ?
Truth Coffe
Steampunk tarzında yapılmış Instagram ünlüsü bir kafe. Böyle söyleyerek biraz dövdüm ama çok güzel bir kafe mutlaka gidin!
Belmond Mount Nelson Otel
İngiliz kültürünün hakim olduğu bu şehirde gittiğiniz her yerde 5 çayı ve piknik sepetleri ile karşılaşmanız mümkün. Siz de benim gibi 5 çaylarını veya piknikleri seviyorsanız Belmond çok uygun bir adres olacaktır. Otele hem 5 Çayı hem de piknik sepeti için rezervasyon yapabilirsiniz. Piknik sepetini Veuve Clicquot şampanyası ve aksesuarları ile hazırlıyorlar.
Şehirde pek çok noktada festival tadında yiyip içip, eğlenebileceğiniz açık alanlar var, mesela,
Old Buscuit Mill:
Pazar günleri hariç 10-16 arası her gün açık
Oranjezicht City Farm:
Waterfront’a yakın sadece Cmt-Pazar açık. Bence en lezzetli ve farklı stantlar buradaydı!
Watershed:
Waterfront’un içinde ve her gün açık. Alışveriş açısından en çok seçenek buradaydı!
Mojo Market:
Sea Point’e gittiğinizde uğrayabilirsiniz. Her gün açık!
Barlar:
Cin-Tonik ülkede çok popüler ve bir çok lokal Gin markası var. Bir çok mekanda Cin-Tokin organizasyonları ile karışılacaksınız.
-The Bombay Bicycle Club
-The House of Machines
Daha fazla bar seçeneği için Long Street’i boydan boya keşfedebilirsiniz.
Insider tip: Değişik ve yerel aktiviteleri Webtickets’dan takip edin. Örneğin her ayın ilk Cumartesisi Gin High Tea düzenleniyor. (İngilizlerin 5 çayı bu aktivitede Cin-toniklerle düzenleniyor)
Ülkede yeme-içme-eğlence kültürünün en önemli parçaları; Cin-tonik, 5 çayları, fish and chips, şarap bağları ve kriket maçları. Bildiğininiz gibi bunlar hep geleneksel Afrika kültüründen gelen şeyler. ? Bunun dışında mesela Waterfront’daki liman yapılanmasını Sanfranciso’ya, Sydney’e veya Dubai’ye benzetebilirsiniz. Bu benzerliğin ortak noktası elbette İngilizlerin buralardan geçmesi ve geçerken de kültürlerini her yere klonlamaları..