Avusturya Tarihi
Hasburg Hanedanlığı’yla beraber Avusturya, Germen coğrafyasının önemli bir güç merkezi olmuş. 18.yüzyılda Napolyon tarafından yıkılmış ve Avusturya İmparatorluğu olarak yeniden kurulmuştur. Alman etkisinde olan imparatorluk 1.Dünya Savaşında Almanya’nın yanında yer almış ve bu yıllarda Almaya ile birleşmek istemiştir ancak bu mümkün olmamıştır. 2.Dünya savaşı sırasında Avusturya, Nazi Almanya’sının toparlaklarına karışır. Ve savaşın sonunda bugünkü doğal sınırlarına ulaşır. Avusturya tarihi boyunca savaşlarla değil, evliklerle büyüyen bir ülke olmuş. Hatta bunun için bir slogSisanları bile var.
“Kriege führen mögen andere, du, glückliches Österreich, heirate! ” yani “Bırak savaşı başkaları yapsınlar; Sen, ey mesut Avusturya, sen evlen! ”
Tabi bu evlilikler romantik değil daha çok siyasi olmuş ve aile üyelerine epey mutsuzluk getirmiş. Buna en önemli örnek Sisi ve Franz’ın evliliğini örnek verebiliriz.
Not: Avusturya tarihini İlber Hoca’dan dinlemek isterseniz buradan 4 bölümde izleyebilirsiniz!
Sisi ve Franz
Bavaria Düşesi olan Sisi henüz 15 yaşında bir çocukken Avusturya İmparatoru Franz Joseph ile evlendirilmiş. Çocuk gelin olarak gittiği Viyana’ya hiçbir zaman alışamamış ve kayın valide terörü ile karşı karşıya kalmış. Kayınvalidesi Maria Theresia, (Marie Antoinette’in annesi oluyor) Sisi’yi sürekli göz hapsinde tutmuş, hareketlerini kısıtlamış ve çocuklarını büyütmesine bile izin vermemiş. Sisi çocuklarını haftada birkaç defa sadece birkaç saat görebiliyormuş. Sisi’nin kuralları zorlayan asi bir mizacı varmış ve bu onun hayatını iyice zorlaştırmış. Zaten zorla geldiği saray hayatına bir türlü adapte olamamış, Viyana’yı hiçbir zaman sevememiş. Çocukları ondan uzaklaşmış. Baskılar yüzünden çok mutsuz olmuş ve çeşitli obsesyonlar geliştirmiş. Kilosuna takıntılıymış. 1,72 boyuna rağmen sadece 50 kiloymuş, hiç yemek yemezmiş. Saçları neredeyse ayaklarına kadar uzunmuş, her gün saatlerce saç bakımı yaparmış.
Prenses Sisi
Halka ve ezilen insanlara çok yakınmış. Sürekli Macaristan’a seyahate gidiyor ve oradaki halkla vakit geçiriyormuş. O dönemde Macar halkı çok eziliyormuş. Sisi bu duruma bir son vermek istemiş ve Avusturya-Macaristan ikili monarşisinin kurulması için kocasıyla anlaşmış. Kocası Sisi’nin bir çocuk daha doğurmasını istiyormuş. Sisi,Avusturya-Macaristan monarşisinin kurulması karşılığında dördüncü çocuğunu doğurmayı kabul etmiş. Dönemi içinde asi, nevrotik ve şımarık olarak nitelendirilmiş bu kadın zamanın ötesinde güçlü bir kadın örneği olmuş. Erkek hegomanyasında sözünü dinletmeyi başarmış.
Mozart ve Türk Marşı
Mozart’ın ünlü eserlerinden Türk Marşı, Mehter Marşı’nın etkisiyle bestelenmiş. Ben dinlerken Mehter Marşı ile Türk Marşı arasındaki benzerliği duyamıyorum ama işin uzmanları böyle söylüyor. Sadece Türk Marşı değil yine Mozart’ın diğer önemli eseri Saray’dan Kız Kaçırma operası da Türk kültürünün o dönemki etkileri ile ortaya çıkmış.
Türk Marşını Fazıl Say yorumu ile dinlemek isterseniz buraya !